16 Ağustos 2012 Perşembe

Kitap Kokusu


KİTAP KOKUSU
Çocukluğunda hep gözleri göklerde gezerdi, çok zaman küçücük tümseklere takılarak düştüğü olmuştu. Zamanla, başıyla birlik gözleri de göklerden çekildi usulca. Bundan böyle göklerden çok onu, toprak ırgalıyordu bir de kitaplar...

O gün memleketin tümün de olduğu gibi kıştı, kaldırımlar karla kaplı olduğundan, hava da oldukça soğuktu, kaldığı otelden ayrılmak üzere, çok sevdiği siyah paltosunu giydi, yakalarını yukarıya kaldırdı, zamanın modasına uygun uzunca boyun bağını iki yana salıverdi; hiç sağına soluna bakmadan ilerledi, hep böyle dalgın yürürdü, bir gün bu dalgınlıktan elektrik direğine çarpmış kaşı bile yarılmıştı. Yine de bu huyunu terk etmedi. Kente ayağı düştüğünde her zaman yaptığı gibi, kitapçıların bulunduğu caddeyi adımlayarak yürüdü. Kitapların kendisi kadar o aslında kokusunu severdi. Onu çocukluğundan beri yağmur sonrası toprak kokusu gibi çekerdi, bu koku...

Yeni açıldığını öğrendiği, bir binanın ikinci katında bulunan; Bizim Kitapçı! ya çıkmak üzere merdivenleri adımladı, kitap kokusunu derin bir nefes alarak yeniden içine çekti... Çıkıp gözleriyle rafları bir bir gezindi. Sonra üç ciltlik bir esere gözü takıldı; usulca raftan çekip aldı, bir bir karıştırdı; eser Stefan Zweig’e ait; Dünya Fikir Mimarları Kendi Hayatının Şiirini Yazanlar; Sayfaları çevirdikçe, Kleist’i gördü, Casanova, Stendhal, Tolstoy ve niceleri. Uzun zamandır aradığı hazineye ulaşmıştı. Sevinçten gözleri ışıldadı ve raftan üç ciltlik eseri çekiverdi. Bir an, cebi aklına geldi. Delik değildi, ama paranın da çok misafir olduğu söylenemezdi. Aslında o parayı hiç sevmemişti, hani gerekli olmasa asla kullanmayacağından emindi. Bir tür tiksinirdi desek mübala olmaz. Elini cebine attığında yalnızca onu ilçeye götürebilecek kadar parası olduğunu fark etti ve duraksadı; bir kitaplara, bir kitap evi sahibine baktı. Adam hiç oralı değildi. Bir boşluk bulup adamın yanına gitti, kitapları dâhilin üzerine koydu ve kitapları bir kenara koyup yarına kadar saklamasını adamdan rica etti. Adam; Hayır olmaz, müşteri gelirse satarım! Dediğinde, başka bir formül düşündü. Yarına kadar borca yazmasını söyledi; adam; Bu hiç olmaz! Dedi. Kitaplara yeniden baktı, adamın duygusuz suratına baktı, usulca parayı ödeyip çıktı.


Merdivenleri inip dışarıya baktığında karanlık çoktan çökmüştü. Son arabaya kavuşmak umuduyla adımlarını sıklaştırdı. İçinden sürekli söyleniyordu; Hay Allah şansım bir kez tutsa da tanıdık bir arabacı çıksa karşıma dediği olmamıştı. Hiç tanımadığı bir adam arabasını durağa çoktan çekmişti. Küçük adımlarla arabaya yöneldi ve bindi. En mütena koltuğu seçti ve oturdu. Hep böyle yapardı. Oturduğu yerden kalkmamalıydı, bu bir tür baba vasiyetiydi; babası söylemişti; Oğlum bir yere girdiğinde, öyle bir yer seçki, gelen şahta, padişahta olsa asla kalkma! bu söz çocukluğundan beri kulağına küpeydi.

Zaman sigaralı günlerdi. Yolculukta bir müzik eşliğinde sigara tellemeyi oldum olası severdi. Çok güzel yol düşünceleri örerdi bu yollarda, ne kadar bitmeyen şiiri vardı kaydı olmayan. Bu defa her şey başkaydı, hayatının en huzursuz yolculuğuna çıkmıştı. Cebinde beş parası olmadan tutup eloğlunun arabasına binmişti. Önce muavinle muhatap olup faşolma korkusunu yaşamamak için muavinin; Ağabey paralar! Sözünü duymazlıktan geldi. Hep camdan gözükmeyen dışarıya bakıyordu. Muavin kendisini es geçmişti ve şoföre doğru sürtünerek yürüyordu ki, bir gayretle oturduğu yerden kalktı, muavinle birlik şoförün yanında buldu kendini; Şoförün kulağına kısık bir sesle; Usta biraz hesapsız harcama yaptım sanırım, param kalmadı, sabah bu kahvehanede bekler ücretini veririm Adam kızaran yüzüne baktı, sonra elbiselerini süzdü, yeniden gözlerini dikti ve başıyla bir evet işareti yaptı. Başıyla ince bir teşekkür etti ve kaybolur gibi arabadan hızla uzaklaşıp evinin yolunu tuttu... Üşüyen elleriyle kitapları bir o koltuğuna, bir diğer koltuğuna aldı, bazen de göğsüne basarak ilerledi. Anahtarını çıkarıp evin kapısını açtı, paltosunu çıkarmadan derme çatma oluşturduğu kitaplığına yöneldi.

Kitaplığına her yöneldiğinde de şu düşünce hep içini kemirir ve kendi kendine söylenirdi; Ya şu memlekette her şeyi imal ederlerde, neden kitaplık imal eden tek bir fert çıkmaz, keşke mobilyadan saysa da yapsalar Ne olurdu sanki Dudaklarını oynatarak kendisi gibi bu özel kitaplara da mütena bir yer seçti. Bundan böyle kimse onlara el süremeyecekti. Okumak için isteyen çok sevdiği insanlara bile nedenini açıklamadan veremeyeceğini rahatlıkla söyleyebilmişti. Oysa o hiç insan kırmayı bilmezdi.. Çok ev, ve çok kitaplık değişse de, bu özel kitapların mütena yerleri asla değişmeyecekti...

Geceyi bu özel kitaplarıyla koyun koyuna geçirdi... Adet edindiği üzere kurduğu saati erkenden çaldı, sıçrayarak yerinden kalktı, bidibüsü kaçırmamalıydı, ! Alelacele üstünü giydi, çarşıya indi, parayı bir dostundan acilen temin edip koşar gibi gelip keskin ayaza aldırmadan kahvenin önünü kesti. Çok beklemeden araba durağa çekildi. Selam verip şoförün yanına gitti, zamanı varsa bir bardak çayını içmesini söyledi, usulca parayı şoförün avucuna sıkıştırdı. Şoför bakmadan cebine indirdi. Birlikte oturup, demini almış, birer bardak taze buğulu çaylarını yudumladılar…

5 yorum:

  1. Şevvalcim bu cümleler senin belleğinden mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ona siz karar verin ben anlatıyım :)
      Geçen yıl ödevimizde hikaye bulan ve en güzel okuyan sözlüsü 100 olcaktı. Ben de derslede alakası olduğu için bu konuyu seçtim "kitap". Önce tembellik edip internetten aradım. Ve bi tek güzel olan bunu buldum. Ve önceden kendi tasarladığım senaryoyla birleştirince ortaya bu çıktı. Yani yarı benden yarı ondan:)

      Sil
    2. Fatma abla'cımm istersen benim yazdığım bi hikayeyi burda paylaşabilirim. Tamamen ben yazdım. Bu da performans ödeviydi. Hoca mız benimkini çok beğendiğini söledi. İstersen paylaşabilirimm...

      Sil
    3. Paylaş tabi, mutlaka paylaş. Ama yazının başına da kendi yazdığını mutlaka belirt.
      Sen kaça gidiyorsun şuanda?
      Edebiyatta çok iyisin, ben de öyleydim eskiden bilyior musun? Hatat lisedeyken kompozisyon sınavında kendim bitirdikten sonra bir kaç arkadaşa da yazardım :)

      Sil
    4. Tabi paylaşırım siz döndükten sonra ben de giremicem bu aralar zaten.
      Evet, sayısal derslerim çok iyi. Ben sayısalı çok severim ve daha çok üstüne giderim ama sanırım çok kitap okumanın sebebiyle edebiyatım her zaman iyiydi. Canım sıkıldıkça şiir yazdığım bile oluyo. Kardeşimin kompozisyon, akrostiş ödevlerini filan hep ben yaparım evdee. Sınavlarda da hep tam puan almıştım.
      Teşekkürler bu güzel yorum için

      Sil